Halk arasında akne olarak da bilinen sivilceler, derin ve iltihaplı olduklarında tıpkı derin yaralanmalardan sonra kalan izler gibi iz bırakabilirler. Yaralanma olaylarında eğer yara deri yüzeyinde gerçekleşiyorsa, cildin kendisini tedavi etmesi ve yenilemesi mümkündür. Fakat eğer yara, sivilce ya da iltihap dermis denilen alt deriye ulaştıysa, iz kalma ihtimali çok daha yüksektir.
Özellikle ergenlik döneminde sivilce sorunu orta ya da ağır şiddette yaşanıyorsa, bu durumun iz bırakma ihtimali yaklaşık olarak yüzde 30’dur. Peki yüzdeki sivilce lekeleri ve izleri nasıl geçer? Bunun için ne gibi tedavi yöntemleri uygulamak gerekir? Tüm merak edilenlere hep birlikte bakalım.
Cilt üzerinde zaman içerisinde açılan gözeneklerin yağ ve hücrelerle tıkanması sonucu bakteriyel, iltihaplı lezyonlar oluşur. Lezyonların oluştuğu bölgede şişlik ve kızarıklık meydana gelmekle birlikte, bu durum cildi esneterek folikül duvarlarından yırtılmalar oluşmasına sebep olur. Bir yandan iltihaplı lezyonların büyüklüğü, bir yandan da cildin ne kadar esnek olduğu gibi durumlar, söz konusu folikül yırtırmanın boyutunu belirler. Eğer bu yırtılma büyükse ve yırtılma sonucunda alt deri zarar gördüyse, ortaya bir sivilce izi çıkması gibi bir ihtimal meydana gelebilir demektir.
Eğer oluşan sivilce ya da akne sonucunda cilt zarar gördüyse, vücut zarar görmüş bölgeyi onarmak ve tedavi etmek için kolajen salgılar. Kolajen derimiz tarafından oluşturulan lifli bir proteindir. Bu protein onarma sürecinin yapı taşını oluşturmakta, aynı zamanda cildimize güç ve esneklik sağlamaktadır. Her ne kadar kolajen üretiliyor ve cildimiz kendini tedavi ediyor olsa da, bazı izler bu kolajenle kapatılamaz, cilt eski ve pürüzsüz haline geri dönemez ve nihayetinde yüzde çukurlar ve izler kalır.
Yüzde kalan izler, hastaların cildinin yapısına ve oluşmuş olan lezyonlar boyutuna göre değişkenlik gösterebilir. Bazı ciltlerde kalan izler çok daha büyük iken, bazı cilt yapıları iltihaplı lezyonlardan daha az etkilenir. En yaygın olarak bilinen sivilce izleri hipertrofik / keloit izler ve atrofik izlerdir. Söz konusu iz çeşitleri şu şekilde tanımlanabilir:
Hipertrofik / keloit izler ve atrofik izler dışında cilt üzerinde renk değişiminin meydana geldiği durumlar da yaşanabilir. Özellikle koyu tenli olan insanlarda, sivilcenin iyileşmesi sonrasında hiperpigmentasyon da denilen bölgesel kararma meydana gelebilir. Açık tenli kişilerde ise bu durum eritem olarak değerlendirilir ve kızarık bir renklenme meydana gelir. Fakat eritem ve hiperpigmentasyon durumları genellikle geçicidir.
Sivilce izlerinin tedavisi konusunda bugün aktif olarak kullanılan çok sayıda yöntem bulunuyor. Bu yöntemlerin çoğu genellikle ilaç ya da krem kullanılarak gerçekleştiriliyor.
Söz konusu tedavi yöntemleri konusunda uzun bir liste yapmak mümkün:
Kalıcı olmayan ve zaman zaman tekrar edilmesi gereken tedavi yöntemleri de bulunur. Bunlardan en sık kullanılanı yumuşak doku dolgu maddeleridir. Bu tedavi yönteminde çukur şeklinde akne ya da sivilce izleri kolajen ya da yağ enjeksiyonu yoluya daha az belirgin hale getirilir.
İğneleme yönteminde ise akne izlerinin azaltılması adına cilt altındaki dokular dermapen adı verilen ve üzerinde mikro iğneler bulunan bir cihaz ile uyarılır. Basit ve kısa süren bir işlem olmakla birlikte zaman zaman tekrarlanması gerekebilir. Yukarıda saydığımız yöntemlerin hiçbirinin işe yaramadığı durumlarda, ameliyat da bir tercih olarak değerlendirilebilir.
Bunun için Punch Eksizyonu denilen minör bir uygulama bulunur. Bu uygulamada akne izleri kesilerek çıkarılır ve izlerin olduğu bölgelere dikiş ya da cilt grefti uygulanır. Punch Eksizyonu dışında uygulanan bir diğer cerrahi yöntem ise Subsizyon olarak karşımıza çıkar. Bu teknik ile sivilce izinin hemen altında bulunan fibroz bağlar, bu iş için üretilmiş özel iğneler ile koparılır. Böylelikle derin akne izleri daha az belirgin bir hale getirilir.
Bu makaleler bilgilendirme amaçlı yazılmıştır. İşlemin yapılıp yapılmadığını ve size uygun tedaviyi belirlemek için doktorunuzla görüşmeniz gerekmektedir.
